29 Aralık 2011 Perşembe

VAN GOGH UN MÜZİĞİ

Evde kanepede uzanmış Van Gogh un kardeşi  Teo ya yazdığı mektuplar ı okuyordum. Van Gogh, başlangıçta papaz olmak istermiş. Kilise, onu maden çıkaran bir köye gönderir, halka Hiristyanlığı anlatmak, onlarla yaşamak üzere… köylüler bütün gün yerin metrelerce dibinde, zor koşullar altında çalışıyor, kömür çıkarıyor ve ancak ekmek, patates yiyerek karınlarını doyurabiliyorlarmış.

Van Gogh bunun üzerine köylülerle beraber maden ocağına iner, onlarla beraber çalışır, maden çıkarır, geçimini madenden sağlar …. Bir süre sonra kiliseden iki papaz onu denetlemeye geldiğinde  Van Gogh madende çalışmaktadır. İki papaz akşama kadar çıkmasını beklerler. Onu yüzü gözü karalar içinde görünce, çok sinirlenirler, kızar, azarlarlar :

-        - Siz Tanrı nın bir görevlisi olarak halkla aynı işi nasıl yaparsınız?  Biz sizi buraya onlara hiristyanlığı anlatmak için gönderdik, siz ne yapıyorsunuz ? diye öfkelenirler …
Van Gogh:
-          -  Peki karnımı nasıl doyuracağım? tabi ki onlar gibi çalışıp para kazanmalıyım,
-         -  Onlar sizi besleyecek,
-          - Ne karşılığında?  
-          - Sizin onlara anlattıklarınız karşılığında,
-      - Yapamam, ne zor koşullarda çalışıyorlar, onlardan bunu isteyemem, eğer Tanrı bunu istiyorsa bence Tanrı yoktur, der …

Van Gogh kardeşi Teo ya işi bıraktığını ve artık Tanrı ya inanmadığını yazar. Bir sanat galerisi için çalışmaya başlar, fakat yapılan resimleri beğenmez nedense … kendisi resim yapmaya karar verir, iyice yetkinleşince Hollanda yı köy köy dolaşmaya, elinde boyaları, şövalesi açık havada resim yapmaya başlar.

O güne kadar ressamlar din kitaplarından esinlenerek kapalı alanda resimler yapmışlardır. Van Gogh a göre resim yapmak bu değildir… çıksınlar dışarı, rüzgarda, güneşte, yapsınlar… ne eziyetler çekiyorum bilemezsin, der … ışığı kaybetmemek için hızla resim yapıyorum, bir anda rüzgar çıkıyor, paletim, boyalarım uçuyor …. Şövalem, resmim hepsi saçılıyor, şapkam uçuyor … kızgın güneşin altında, sivrisinekler etrafımda uçuşurken resim yapmak kolay mı? Rahatları yerinde İncil i okuyup okuyup meleklerin resmini yapıyorlar, nerde o melekler, ne anlamı var yaptıkları resimlerin? diye sorar…

Bir mektubunda “Bir gün insanlar resimlerime baktığı zaman benim duyduğum müziği duysunlar, tek dileğim bu”, der Teo ya…. “Üstelik, öyle bir köye geldim ki sanki kuyumcunun biri göğe zümrütlerini, pırlantalarını saçmış, gökyüzü ışıl ışıl” der ….

Kanepede uzanmış bu satırları okurken kafamı kaldırdım, duvarda “Starry Night 1889” diye adlandırdığı  tablo duruyordu …. Tam da duvardaki resmi yaparken yazmış bu satırları …. kitabı yere bıraktım, ayağa kalktım, tabloya baktım:  renkler, fırça darbeleri,  yıldızlı gökyüzü…. Gözlerimi kapadım, Van Gogh un duyduğu müziğe kulak verdim, duyuyordum hemen yanı başımdaydı sanki…

Yıllar sonra Boston Güzel Sanatlar müzesinde Van Gogh un eserlerinin sergilendiği salondaydım. Müzelerde eserlerin tadını çıkarmak için arkalıksız deri koltuklar koyarlar, o koltuklardan birine oturdum. Tam karşımda Van Gogh un elleriyle yaptığı portresi vardı, şapkalı…. hani o rüzgarın alıp götürdüğü şapkası…. Gözlerine baktım, duyduğu müziğe kulak verdim, doya doya ağladım …


7.10.2010

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder