26 Aralık 2011 Pazartesi

BENİ KİMSE YÖNETEMEZ

Toplumsal hayata yön vermek için iki yol vardır:  Birincisi bilimden geçen yol, ikincisi bilim dışı yol….  

Birinci yolu seçerseniz, bilimden geçen yolu, okullarınıza buna göre ders programları koyar, ülkenin geleceğini oluşturacak nesiller yetiştirirsiniz …. Fen, fizik, kimya, matematik gibi temel bilim derslerine önem verir, yeni nesle daha çocukken gerçekleri araştırmayı, sorular sormayı öğretir, bu eğitimden zaten geçmiş olan öğretmenler çocukları düşündürmeye yöneltir, okumaya yöneltir, sinerji yaratılır, karşılıklı fikir alışverişleri öğrencilerin öğretmenlerin daha iyi kaynaşmalarını sağladığı gibi birbirlerini geliştirme fırsatları yaratılmış olur.  

Çocuklar daha çok spor yapmaya özendirilir, daha çok seyahat etmeye teşvik edilir, daha çok araştırmaya yönlendirilir, merakları uyandırılır, daha yaratıcı olmaları sağlanır…. yan yana yaşamanın gereği birbirlerine karşı daha saygılı, daha anlayışlı, hoşgörülü olmayı öğrenirler. Duygu ve düşüncelerini uygar bir şekilde iletmeyi, daha cömert olmayı, daha adaletli olmayı öğrenirler. Kendimizi iyi ve doğru bir şekilde ifade etmek için anadilimize hakim olmayı öğreniriz. Bizden önce yaşamış aydınların fikirlerinden yararlanır, bu fikirlerin üzerine kendi fikir ve düşüncelerimizi koyarak yeni yollar buluruz. Bütün bu uğraşlar daha aydınlık bir gelecek hedefi olan toplumun ekonomisine, fenine, bilimine, sanatına, turizmine, kültür hayatına yansır…. Herkes payına düşeni alır…. Ekonomik olarak daha bağımsız, daha özgür, daha adaletli bir millet yaratılmış olur…. 

İkinci yolu seçerseniz; bilim dışı yolu, dini öne çıkarırsınız. Rehberiniz kutsal kitap olur. Hangi dine hangi kitaba inanıyorsanız. Dünyada örnekleri var. Buna karşı çıkanlara şiddet uygularsınız. Şiddeti meşru kılmak için yasaları değiştirirsiniz. Anayasayı uygun hale getirirsiniz …. Özgürlükler hayal olur, kişisel özgürlükler tek tek yok olur…. Artık toplumsal düşünce önemlidir, kişisel düşünce, zevk yoktur. Toplum neyi uygun görüyorsa ona göre düşünmek, fikir bildirmek gerekir. Faili meçhul cinayetlerin günden güne arttığı görülür … Aydınlar, bilim adamları kim vurduya giderler, bombalanır, kurşunlanır, sebepsiz tutuklanır veya ülkeyi terk ederler. Kişisel yaşamlar tehdit altındadır …. En güzel yol susmaktır, başınız ağrımaz …. Susarsınız …. İşe gidip gelirsiniz …. Kafanızı kapatın derler kapatırsınız, dinsel motifler giderek hayatınızı daha çok işgal eder. Peygamber ne demiş, ne buyurmuş, nasıl yaşamış 1500 yıl önceki hayat bugüne model olabilir mi ? Karanlık hakim olur, aydınlık giderek uzaklaşır….  Bu düzenden beslenen egemenler iktidarlarını yitirmemek için daha çok dini sömürü yaparlar, yalan söylerler, hurafelerle uğraşmanızı sağlarlar …. Milletçe bir çemberin etrafında dönüp dolaşıp aynı yere gelinir ve bu çıkmazdan çıkmak için mucize beklenir ya da kadere razı olunur.

Çocuklar henüz ana okuldayken bir arkadaşlarıyla küsmüşlerdi. “Neden küstünüz?” dedim, “Bizi yönetiyor” dediler. “Bazı arkadaşlarımız kabul edebilir ama ben kimsenin beni yönetmesine izin vermem!” dedi biri…. İşte geleceğin güzel çağdaş Türk kadını bu, dedim ….

Bugün kafasını kapatmak için yarış halinde olan Türk kadını bir gün saçlarını savura savura gezdiği günleri özlemesin, çocuklarına anlatacak aydınlık hikayeleri kendi öz yaşamından seçmesin diye yazdım bu yazıyı. Bir varmış bir yokmuş demesin diye …. “Beni kimse yönetemez” diyen 5 yaşındaki çocuklardan model alsın diye yazdım ….

13 10 2010


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder